1.200 TL VE ÜZERİ ALIŞVERİŞLERDE KARGO ÜCRETSİZ!
Hoş geldiniz
Hızlı ve güvenli alışverişe giriş yapın!
Henüz üye değil misiniz?
Kolayca üye olabilirsiniz!

Toprağa Yabancı Kalmayalım

24-08-2023 21:15
Toprağa Yabancı Kalmayalım
“Evler bomboş kalmıştı. Bu yüzden toprak da boştu. Canlı olan tek şey, gıdası benzin ve yağ olan traktördü. Traktörün ışıkları parıldıyordu. Bir traktör için gecenin gündüzden farkı yoktu. O karanlıkta olsun, aydınlıkta olsun, toprağı biçer durur.

At işini bitirip ahıra girdiği zaman hayatiyeti devam eder. Gözlerinde, kulaklarında, burnunda hala hayat vardır. Nefes alır, kalbi çarpar. Ahırın içinde hayatın sıcaklığı duyulur. Ama traktörün motoru durduğu zaman, o koca alet bir ölüden farksız olur. Buz gibi ve cansızdır. Şoför onun kapılarını kilitleyip eve gittiği zaman aylarca gelmese olur. Çünkü arkasında bir ölü bırakmıştır. Ölülerin kimseye ihtiyacı yoktur.

Bu kolay ve kârlı bir iştir. O kadar kârlıdır ki, artık toprağın esrarlı bir tarafı kalmamıştır. Çiftçilik bir ihtiras işi olmaktan çıkmıştır. Toprak çeşitli elemanlardan meydana gelmiştir. Bunların hiçbiri canlı değildir. Hiçbiri. Ama toprak bunlardan çok fazla, çok büyük bir şeydir. Toprak canlıdır.

Köylülere sorunuz. Köylüler toprağın nelerden meydana geldiğini bilemezler. Onun analizinin yapılabileceği bile akıllarına gelmemiştir. Ne var ki, onunla haşır neşir oldukları için, toprak onların adeta bir akrabası olmuştur. Kâh sevilen, kâh nefret edilen, kâh savaşılan, kâh işbirliği yapılan bir akraba. Ama toprak üzerinde ölü traktörü süren adam toprağı ne bilir, ne de sever. O kimyadan anlar yalnız. İşi bittiği zaman ölü traktörün kapılarını kitler ve evine gider. Onun evi toprak değildir.”

John Steinbeck, 1939’da yayımlanan kitabı Gazap Üzümleri’nde, makineleşmenin tarıma verdiği zararı bu şekilde özetlemiş.

O günden bugüne çok şeyler değişti. Steinbeck’in tarla süren traktörlerin ruhsuzluğundan şikâyet ettiği 1939’dan, “insansız tarım” kavramının doğru kabul edildiği sözde modern çağlara geldik.

Tarlalardan önce hayvanlar elendi. Çift süren öküzler, arabaları çeken atlar, yük taşıyan eşekler tarlalardan birer birer elendiler.

Basılan tarım ilaçları sonunda kemirgenler elendi, onlar ortadan kaybolunca tilki, çakal gibi küçük yırtıcılar da kayboldu.

Tarlalar ve insanlar baş başa kaldılar.

Artık insanlar eleniyor tarım arazilerinden. Otomatik makineler tarlaları suluyor, ekinleri ekiyor, ağaçlardan meyveleri topluyor. Drone’lar tarlaları yapay zekâ ile ilaçlıyor, makinelerin söküp sandıklara doldurduğu sebzeler fabrikalarda “el değmeden” işlenip paketleniyor.




Peki, toprakla ilişkisi bu derece kesilen, toprağa bu kadar yabancılaşan insanların toprağa ve topraktan gelen nimetlere saygısı kalır mı?

Kalmadı.

Annane olarak biz, mümkün mertebe eski tarım yöntemlerinin peşindeyiz. Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz, ne kadar başarabilirsek…

Kendi tarla ve bahçelerimizde tarım zehirleri kullanmıyoruz. Dışarıdan aldığımı ürünlerde tarım zehirleri kullanmayan bahçe sahipleriyle çalışıyoruz. Toprakla iletişim kurmaya çalışıyoruz.

El değmeden dolum yapan tesislerimiz, pek teknolojik cihazlarımız yok. Üzümlerimizi odun ateşinde kaynatıp pekmez yapıyor, zeytinlerimizi taş değirmende ezip sızma zeytinyağları üretiyoruz.

Rekoltenin değil, gerçek gıdanın peşindeyiz. İnsanlara faydalı olabilirsek ne mutlu.

IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.